Aşk yükünü çektim ömrüm boyunca,
İki damla yaştan gayrı neyim var?
Gurbette kaldığım zaman boyunca,
Bir dikili taştan gayrı neyim var?
Gözlerimde tüter eski bir diyar,
Adı rüyalarda kaldı âşıklar...
Bir mendil saklarım, kokusu hâlâ yâr;
Solmuş bir gülden gayrı neyim var?
Çaylar akar, taşlar dinler türkümü,
Dökerim şu gamlı gönül özümü...
Yalvarırım artık, alın yükümü;
Acı dolu düşten gayrı neyim var?
Yollarına serdim gençlik çağını,
Her nefeste başa sardı yangını...
Bir ben bilirim, nasıl yaktığını;
Küllerimde senden gayrı neyim var?
Dost dediler; bir bir döndü el gibi,
Kader sardı beni kara yel gibi...
Gam vurdu, yüreğim paslı tel gibi;
Sızlayan bir kalpten gayrı neyim var?
Toprak alsın matem dolu yazgımı,
Rüzgâr sarsın hatıralı sevdamı...
Yârim duysun son nefeste yasımı;
Bir ah’lı sözden gayrı neyim var?
Gönül teli kırık, sesi yanıyor;
Her ezgide hasret sözü yanıyor...
Bir yıldızım var ki sönüp yanıyor;
Bir yanıkça dertten gayrı neyim var?
Halilî der: aşka duvar örülür,
Masum “cici kız” rolüne bürünür...
Bilse bile derdim ile gülüşür;
Bir kuru candan gayrı neyim var?
Halil Kumcu
📍Şair Notu: “Neyim Var” Üzerine; bilirsiniz… İnsanın bir ömrü, bazen bir kelimeye sığar. Benimki de “neyim var?” sözüne sığdı işte. Bir ömür, bir yürek, biraz hasret… biraz da pişmanlık. Bir gün dönüp baktım da; gençliğim yol taşlarında kalmış, dostlar dağılmış, sevgiler yorgun düşmüş.
Bir el uzanır sanmışım, tutmamış. Bir göz bakar demişim, dönüp gitmiş… Oysa biz, gidenlerin ardından hep aynı türküyü söyledik: “İki damla yaştan gayrı neyim var?” Bu şiir — belki bir sitem, belki bir iç dökme, belki de kaderle yapılan sessiz bir konuşmadır. Okurken içinizden bir “ah” çıkarsa, bilin ki aynı yerden yanıyoruz. Ben yazdım… siz de duydunuz. Demek ki hâlâ gönlümüzde biraz insanlık, biraz da sevda kalmış.
18 Kasım 2025 / Salı / Bartın